Kategoriler
Analiz

SDP’nin tarihsel misyonu ve güncel görevleri

“ÖDP neden bölündü?” sorusunun nihai ve en basit cevabı 3 Kasım seçimlerinde verildi. ÖDP sahip olduğu bütün olanaklara ve yapabileceği tonla katkıya rağmen Emek, Barış ve Demokrasi Bloku’nun dışında kalmayı tercih etti. SDP bütün acemiliğine, bütün o can sıkıcı olanaksızlıklara rağmen, Blok’u kurmak için doğdu. İşte bizi bölen bu taban tabana zıt iki refleksti. Bizi bölen KÜRT SORUNUNA ve KÜRT HAREKETİNE yönelik yaklaşım farklılığıydı.

SDP nedir? Ya da SDP’yi diğer partilerden ayıran fark nedir? İnsan neden durup dururken SDP’li olsun? Ya da örneğin genç bir sosyalist işçiye SDP ne vaad etmektedir.

Sosyalist Devrim Partisi, “Aşkın ve Devrimin Partisi”nin içinden çıktı. O yüzden hesap vermeye başlamak gereken yer belki de orasıdır: ÖDP neden bölündü? Ya da bizi ÖDP’den neden attılar? Birkaç gün önce ÖDP’li bir arkadaşla tanıştık, SDP’li olduğumuzu öğrenince “Size kızgınım” dedi, “ÖDP’yi böldünüz , sosyalist hareketimizin büyük bir fırsatı heba etmesine neden oldunuz.” Büyük bir fırsatı heba ettiğimiz doğru olmasına doğruydu da bölme/bölünme mevzuuna açıklık getirmek gerekiyordu.

“ÖDP neden bölündü?” sorusunun nihai ve en basit cevabı 3 Kasım seçimlerinde verildi. ÖDP sahip olduğu bütün olanaklara ve yapabileceği tonla katkıya rağmen Emek, Barış ve Demokrasi Bloku’nun dışında kalmayı tercih etti. SDP bütün acemiliğine, bütün o can sıkıcı olanaksızlıklara rağmen, Blok’u kurmak için doğdu. İşte bizi bölen bu taban tabana zıt iki refleksti. Bizi bölen KÜRT SORUNUNA ve KÜRT HAREKETİNE yönelik yaklaşım farklılığıydı.

Ortalama bilince sahip Türk solcusu, “keşke Kürt sorunu olmasaydı” diye düşünür, “faşizm ve şövenizm böylesine güç kazanamazdı.” Böyle düşünenler Kürt sorununu Kürtlerin yarattığı bir şey gibi görürler. Sorun yarattıkları için sık sık Kürtlere sitem ederler. Beşikçi Hoca bunu sömürgeciliğin bir yansıması olarak değerlendirir. Ki yerden göğe kadar haklıdır. Leninist bilince sahip sosyalist, Kürt hareketinin varlığını dezavantaj olarak değil avantaj olarak görür.

Leninist, ezilen ulusların, kendilerini ezen uluslara karşı sürdürdüğü -son tahlilde demokratik- mücadeleyi emeğin kurtuluş mücadelesiyle birleştirmeye çalışır. “Sosyalist devrim tek bir hareket, bir cephede tek bir muharebe değil, çetin sınıf savaşlarının yer aldığı bütün bir çağ, tüm cephelerde, yani ekonomi ve siyasetin tüm sorunları üzerinde muharebeler dizisidir” demişti Lenin, “Bu muharebeler, ancak burjuvazinin mülksüzleştirilmesiyle sonuçlanabilir. Demokrasi uğruna savaşımın proleteryanın dikkatini, sosyalist devrimden başka yöne çekeceğini, ya da bu devrimi gözden gizleyeceğini, ikinci plana atacağını vb sanmak büyük yanılgı olur. Tam tersine, nasıl ki tam demokrasi uygulamayan başarılı bir sosyalizm olmazsa aynı şekilde, proletarya, demokrasi uğruna, bütün alanlarda tutarlı bir devrimci savaşım yürütmeden burjuvaziyi yenilgiye uğratamaz” (Sosyalist Devrim ve Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Şubat 1916) Lenin’in büyüklüğü büyük sorunları böylesine su gibi ortaya koyuyor olmasından kaynaklanıyor olsa gerek.

Proletarya ezilen ulus için de savaşmazsa burjuvaziyi alt edemez, yeni bir toplumun kurucusu olma hakkını kazanamaz.

Marks İrlanda’nın bağımsızlığını, İngiliz işçilerinin “enternasyonalizm zihniyeti içinde eğitilmesi” için istiyordu. “Bir işçi kendi ekonomik sorunları için ne denli büyük bir savaş yürütüyor olursa olsun, örneğin Yahudilerin ezilmesine ses çıkarmıyorsa ona sosyalist bir işçi denmez” demişti Lenin bir başka yerde.

Kürt sorunu ve SDP

SDP’nin en önemli özelliği, Kürt sorununa özel önem vermesi, Kürt hareketiyle ve onun liderliğini oluşturan “devrimci yurtsever” hareketle stratejik bir ittifak kurmaya, ortak bir mücadele cephesi inşa etmeye kararlı olmasıdır. Bunun pratikteki karşılığı Emek, Barış ve Demokrasi Bloku’nun bir Birleşik Mücadele Cephesi olarak örgütlenmesi için çabalamaktır.

Partinin kuruluş toplantısında yayınladığımız sonuç metninde o zaman kurulması için çaba harcadığımız Emek, Barış ve Demokrasi Bloku’nun “Pazara kadar değil, zafere kadar” sürmesini istediğimizi söylemiştik. Bu boş bir belagat değildir. Daha açıkça ve emekli siyasetçi Mesut Yılmaz’ı anarak söyleyelim: Bize göre “Sosyalist devrimin yolu Diyarbakır”dan geçiyor. Yani Türkiye’de –özellikle de içinde bulunduğumuz süreçte- Kürt hareketiyle kurulacak ilişki “ezen ulus işçilerini enternasyonalizm eğitiminden geçirmekten”, şövenizme karşı mücadele etmekten daha derin bir anlam taşıyor.

Enternasyonalizm terbiyemiz liderliğini Humeyni gibi biri yapıyor olsaydı bile ezen ulus şövenizmine karşı ezilen ulusu desteklemeyi gerektirirdi. Allah’a şükür o kadar şanssız değiliz. Bizim Kürt hareketimizin solumuzun genellikle görmezden gelmeyi yeğlediği bir devrimci potansiyeli var.

Birinci ve en önemlisi Kürt hareketinin sınıf karakteri. Bu hareket daha ortaya çıktığı andan itibaren bir yoksul hareketi olarak şekillendi. En önce ve en kararlı biçimde kır ve kent yoksulları hareketin etrafında toplandı, ona sahip çıktı. Hareket ve liderliği halkla bütünleşti.

İkincisi bizim Kürt hareketimiz “ilkel milliyetçiliği” mahkum eden, kaderini yoksul Türk halkının kaderine bağlayan bir harekettir. En zalim muamelelere, Susurluk’a, özel savaşa rağmen, birlikte yaşama iradesini en üst düzeyde ortaya koymuş bir harekettir. Modern bir harekettir. Örneğin Kürt hareketi içinde kadının rolü, Türkiye toplumdaki kadının rolünden çok ileridedir. Bunlar birinci söylediğimizden daha az önemsiz değildir.

Üçüncüsü bizim Kürt hareketimiz, devrimci bir ‘omurga’ya ve liderliğe sahiptir. HADEP’in 3 Kasım seçimlerinde devrimcilerle ittifak yapmaya karar vermesi liderliğin irade göstermesi sayesinde mümkün olmuştur. Bu da tesadüf değildir.

Sonuç olarak, SDP’yi SDP yapan şeylerden ilki Kürt sorununa ilişkin kavrayışı ve Emek, Barış, Demokrasi Bloku’nun sosyal demokratlar da dahil solun bütün güçlerinin kapsayarak, cepheleşmesi ve kurumsallaşması için gösterdiği çabadır. Bu bir!

Solda birlik ama nasıl?

SDP’nin bir diğer misyonu sosyalist solun birliğinin sağlanması için çabalamaktır. Bu çabanın da Kuruçeşmeye hatta daha öncesine giden bir tarihi vardır. Solda birlik ama, ÖDP deneyiminden de boyumuzun ölçüsünü aldık. Solda nasıl birlik?

Bizim, ÖDP deneyiminden çıkardığımız en büyük ders solda birlik süreciyle solda ayrışma sürecinin aynı bütünün parçaları olduğunu kavramak oldu. Yani birlik nasıl gerekliyse bir düzeyde ayrışma da o düzeyde zorunlu. Dünyanın değişen koşulları sosyalist solu yeniden biçimlendiriyor. Bugün Türk soluna baktığımızda üç temel sektörün şekillenmekte olduğunu görüyoruz. Bunlardan biri bizim ‘sol liberalizm’ dediğimiz eğilimdir, diğeri “ulusal solculuk” diyebileceğimiz bir kümedir ve nihayet sonuncusu bizim devrimci sosyalizm zemini dediğimiz kümedir. Birlik artık soyut bir çabayla değil, “gel kim olursan ol gel” yaklaşımıyla değil, işte bu her bir küme içinde geliştirilecek yaratıcı çabayla mümkün olabilecektir.

Dolayısıyla SDP açısından sorun artık devrimci sosyalizm güçlerinin birliği sorunudur. Ancak burada “kabalaştırma” hatasına düşmememiz gerekir. Bu eğilimleri matematik bir keskinlikle birbirinden ayırmak henüz mümkün değildir. Acele etiketlendirmeler bizi büyük yanlışlar yapmaya iter. Sözgelimi bizim saflarımızda “sol liberal” diye kestirip ÖDP’yi kenara koyma eğilimi var. Oysa biz ÖDP’nin tabanında yer alan insanları harekete geçiren dürtünün ne olduğunu biliyoruz. Bizimkiyle aynıdır. Devrimci harekete bağlılık.

Dolayısıyla “devrimci sosyalistlerin birliği” yaklaşımını şöyle somutlayabiliriz. Devrimci sosyalistlerin birliği, Emek, Barış, Demokrasi Bloku’nun zemininde gerçekleştirilecektir.

Bunun anlamı şudur. SDP -ve tabii EMEP-Blok’un sosyalistlerinin birliğini hedef olarak önüne koymak durumundadır.

3 Kasım’da Blok’a katkımız sınırlı kaldı. Blok’u ciddiye alıyorsak bunun nedenleri üzerinde ciddi bir samimiyetle kafa yormak zorundayız. Blok saflarında azımsanmayacak bir devrimci birikim buluştu. Dev-Gençlilerden, Deniz’in yoldaşlarına, sovyetik kökenli akımlardan, Troçkistlerden, ‘Doktor’un öğrencilerinden, eski Maoculara kadar uzanan geniş bir yelpaze Blok’un solu olarak sürece dahil oldu. Blok saflarında temsil edilmeyen gelenek neredeyse kalmamıştı. Bu da tesadüf değildir, sosyalist hareketimizin hemen bütün ekollerinde devrimci bir damar vardır.

Ama sadece Blok dışında değil, Blok içinde de 40’a bölünmüşlüğümüz enerjimizi yeteri kadar verimli kullanmamıza engel oldu. Blok’a önem veriyorsak, -Blok’un hayatımızı ne denli değiştireceğini sürecin parçası olanlar yakından hissetti, onlar bizi kolaylıkla anlayacaklardır.-Blok solunun birliği için çabalamamız gerekir.

EMEP’in, SDP’nin, SEH’in, Atılım’ın -onlar herşeyin son dakikada halledilmesi hastalığımız yüzünden Blok’a dahil olamadılar ama biz Atılım çevresini Blok’un parçası olarak görüyoruz.- Ürün’ün, Anti-Kapitalist’in, DSİP’in, İşçi Demokrasisi’nin, Toplumsal Özgürlük’ün ve diğer devrimci partilerin çevrelerin bir birlik süreci başlatmaması için hiçbir neden yoktur.

Soğuk savaş dönemi sona erdi, sosyalist solu birbirinden ayıran tartışmalar artık bir tarih tartışmasına dönüştü. Devrimcilerin asli işi tarih tartışmak değil, politika yapmaktır.

Çift kutuplu dünyanın tarihe karışması, bir yandan ABD emperyalizminin askeri olarak rakipsiz kalması, bir yandan ABD ile AB, Japonya vd. emperyalist ülkeler birlikler arasındaki rekabetin sertleşmesi, ABD hegemonyasının ve II. Dünya savaşı sonrasında oluşturulan uluslararası yapının daha fazla sürdürülemeyecek noktaya gelmesi, yeni dünya düzeni, 11 Eylül, Bush doktrini ilah..sosyalist hareketin karşısındaki politik görevleri netleştirdi. Küresel direniş hareketi, Duvarın çöküşünden sonra girilen kendine güvensiz, savunmacı psikolojiyi ortadan kaldırdı. Dünyada yeni bir sol kuşak şekilleniyor, yeni bir ‘68 mayalanıyor. Bu yeni anti-kapitalist kuşağı, Kürt halkının büyük çileler sonucu ortaya çıkardığı devrimci birikimle, bu ikisini büyük Ekim Devrimi geleneği ile kopmaz bağlarla birbirine bağlamak.Sosyalist solun yenileşmesini, işçileşmesini, gençleşmesini, kadınlaşmasını, kitleselleşmesini sağlamak.

Bu basit ama zorlu görevin altından kalkmak tek başımıza hiçbirimizin harcı değildir. Öyleyse birleşmek zorundayız. Bizi paramparça ederek etkisizleştirmeye çalışanlara inat birleşmek zorundayız.

İşte SDP’nin ikinci tarihsel önemi buradadır. SDP solun birliği için bir labaratuvardır. Hiçbir mucidin labaratuvarı havaya uçuracak çılgınlıklar yapmaya hakkı yoktur, olamaz. SDP “Birlikten kuvvet doğduğunun” yaşayan kanıtı olmalıdır.

Diyalektik biçimde SDP solu birleştirme amacına ancak kendisini her gün biraz daha organik bir bütüne dönüştürebilirse ulaşabilir. Tek yumruk gibi davranma refleksi yoksa çoğulculuk bir karikatüre dönüşür. Çoğulcu partinin bileşenleri bir bütüne dönüşmeyi hedefleyen bir perspektife sahip değilse, o parti ‘kulis faaliyetinden’ başka faaliyet yapamaz.

Aynı bütünün parçası olmak istiyorsak, buna uygun davranmak, yani,

Birbirimize karşı güven tazeleyici bir sorumluluk, yoldaşça bir açıklık içinde olmak durumundayız. (Birlik Grubu olarak biz bu yüzden kendimizi tam anlamıyla partinin denetimine açtık. Bunun önemi yaşadığımız yoğun süreç içinde değilse bile bir gün mutlaka kavranacaktır.

ÖDP’de gruplar “yarı-legal” bir durumdaydı. Grup realitesini inkar partiyi yöneten kliğin işine geliyordu. Onlar işlerini böylece daha rahat hallediyordu. SDP’de likidasyon ve tasfiye mantığını aşmak için çubuğu biraz fazla büktük. Öyle ki parti aidatlarını gruplar üzerinden toplama noktasına kadar düşmek üzereyiz.

SDP’nin bir gruplar koalisyonuna dönüştürülmesi sadece SDP’ye değil, gruplara da hiçbir fayda sağlamaz.

ÖDP zamanında kullandığımız bir kavramı yeniden hatırlamalıyız. LİYAKAT! Bizim temsilcilerimiz ve yöneticilerimiz A, B veya C grubu kontenjanından mı seçilmelidir. Yoksa gruplu ya da grupsuz olmasına aldırmaksızın liyakat sahibi olduğuna inandığımız insanları mı seçmeliyiz. Birincisi Cephe’nin, Platform’un “Çatı”nın işleyişidir. İkincisi partinin biz ikincisini seçmeliyiz.

Böylece meseleyi döndürüp dolaştırıp, “organlar üzerinden işleyen, çoğulcu organik parti”ye getirdik. İnsanlık önüne çözebileceği problemleri koyar. Bizim de çözebileceğimiz problem budur, yapabileceğimizi yapmazsak devrimci geleneğimize karşı mahcup duruma düşeriz.

Birlik Bülteni 3, 21 Mart 2003

12 replies on “SDP’nin tarihsel misyonu ve güncel görevleri”

http://www.spntn.com/blog/2007/07/16/vicdani-retci-halil-savda-ile-dayanisma-konseri/
Tutuklu vicdani retçi Halil Savda ile Dayanışmak için; Serdar Keskin,Mehmet Atlı, Siyasiyabend ve Karagüneş’inde katıldığı bu geceye Duyarlı herkesi bekliyoruz.
Bilet fiyatı: 15 ytl + 1Bira

İrtibat:05469630690
28 temmuz’da beyoğlu’nda saat 21:00′de hüseyin ağa mah. sakızağacı cad. bayram sok. no:1 kat:1 MarakesH

Vicdani retçi Halil Savda, 07.12.2006 günü duruşmasını izlemek için gittiği Çorlu Askeri Mahkemesi tarafından kaçma şüphesiyle(!) tutuklandı. O hep, vicdani retçi olduğunu, asker olmadığını ve hiç bir zamanda olmayacağını söyledi.

Savda, “askeri cezaevi-askeri mahkeme-askeri birlik” kısır döngüsünden dolayı “ömür boyu hapis”, askeri emirlere uymamaktan dolayı da “sürekli hücre hapsi” riskiyle karşı karşıya… Savda, bir kez “firar”, iki kez de “hizmetten kısmen veya tamamen sıyrılmak kastı ile emre itaatsizlikte ısrar” suçlamasından toplam 21.5 ay hapis cezasına çarptırıldı ve halen Çorlu Askeri Cezaevi’nde tutsak.

Halil Savda’ya ulaşmak için; Adres: 5.Kolordu Komutanlığı, Askeri Cezaevi, Çorlu-Tekirdağ; Tel: 0282 654 2397 (Sabah: 09:00-12:00, Öğl:14.00-17.00, Akş:19.00-21.00)

Beğen

herhangi bir sol grup,örgüt,parti,platform vb. nin haklılığını savunmak için yazmıyorum ama yeterince bölünmüşlük varken neden parti içinde sorunlar çözülmeye çalışılmaz, birleştirici amacı olan güzel bir düşünce neden bölünüp ortaya konur? bu samimiyeti zedeleyici bir davranış tarzı değil midir? sınıfsızlığı amaç edindiğini parti programında belirtirken aslında ideolojik bir farklılıktan çok ego tatmini kaygısıyla mı benzer fikirleri savunurken yeni bir oluşuma -üstelik bölünerek- gidilir? sosyalismin içinde halkı barındırdığının altını çizerek soruyorum: sdp sanal yolla mı sosyalizm düşlüyor, eğer böyle değilse üniversitelerde örgütlenmiş midir?

Beğen

sosyalist devrim partisi diye birşey yok bildiğim kadarıyla sosylist demokrasi olmasın o :S (sosyalist demokrasi çünkü ödp den ayrılma)

Beğen

SDP (Sosyalist demokrasi partisi) Sosyalist devrim partisi geçmiş zamanlarda var olan siyasi bir örgüt fakat şu an böle bir siyasi oluşum mevcur değildir..

Bildiğim bütün siyasi partilerin kadın kolları vardır.Kongrelerinde de belirli kotalarda yönetime kadın dahil etmek zorunlulukları var.

SDP’ninde kadın kolları var ve kadının toplumda yer almasını,kadın sorunun var olmasının bile yanlış olduğunu düşünmektedir… Kadının varlığının ve gücünün farkındadır…

Çevre sorunu ile ilgilidir tabikii.. Birçok eylem ve basın açıklaması vardır.. Nükleere,biyolojik silah/savaş karşıtırdır..

Beğen

bakın burda bir yanlış anlatım var leninist sosyalist insan sadece 1 kimlik üzerinden siyaset yapmaz ezen vardır birde ezilen vardır ve bizler yani dev-yol geleneğinden gelen bizler ezilenin yanında drmaya devam edeceğiz ezilen bütün ulusların yanındaydık ve yanında olmaya devam edeceğiz sdp kuyrukçuluk yapmaya mahkumdur!

Beğen

ben bilmiyorum bu sol partinin açılımını ama kimse ve kimse ayrımcılık yapamaz ve herxzaman olduğu gibi elbet bir önderimiz olması şart he bana sorarsanız öğrenmek istiyorum bana anlatmak isteeyen varsa öğrenmek bende bir deniz gezmiş yada lenin olmak istiyorum

Beğen

ezilen bütün ulusların yanındaydık ve yanında olmaya devam edeceğiz sdp kuyrukçuluk yapmaya mahkumdur!

sen hem biz ezilen ulusların yanındayız, biz dev-yol geleneğinde geliyoruz diyorsun hemde kürt sorununu ve kürt hareketini göz ardı edip ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını adeta görmezden geliyorsun sen sözde heryerdeki ezilen ulusların yanındayız dersin ama iş türkiyeye gelince kürt hareketini yok sayar veya bir öcü gibi görürsün !

Beğen

kuyrukçu bence sensin. ödpli abilerin ne diyosa onların kuyrukçulugunu yapıyosun. ezilenlerin hakkını savunuyoruz diyosun kürtleri savundugu için Sdp’ye Kuyrukcu Diyosun ?
Bu ne Celiskili İki Yüzlü Yorumdur? yoksa kürtlerin ezildiginimi inkar ediyosun ? (ya da işine öyle geliyor.)

Beğen

Yorum bırakın