Kategoriler
Analiz

7 Haziran seçimleri ve durum muhasebesi

7 Haziran seçimleri Türkiye demokrasi tarihinde yeni bir dönem başlattı.

Demokrasiye inanç, milyonların demokratik süreçler sonucu verdiği kararın ülke ve demokrasi açısından en hayırlısı olduğuna duyulan inançtır. Hayırlısı oldu, hayırlısı olsun!

Şimdi siyaset, yurttaşların özgür iradesinin ve toplumun kolektif aklının sonucu olarak ortaya çıkan tabloyu titiz bir nesnellikle değerlendirmek ve buna göre adım atmak durumunda.

7 Haziran’da ortaya çıkan tablo ve seçmenin mesajları uzun süre tartışılmaya devam edecek. Bu aşamada kısa bir durum muhasebesi yapmak faydalı olabilecektir:

Koalisyon – Erken Seçim

7 Haziran seçimleri partiler arasında 1-2 puanlık geçişlerle birlikte güçler dengesinin gerçeğe yakın bir fotoğrafını verdi. Artık 4 partili bir TBMM yapısı var. Erken seçim bu tabloyu esastan değiştirecek gibi görünmüyor.

Epey bir süredir devam eden yoğun politizasyon ve kutuplaşma seçmende belli bir yorgunluk yarattı.

Dolayısıyla koalisyon seçeneği üzerinden devam etmek bunda başarılı olunamaması durumda erken seçimi gündeme almak her açıdan zorunlu görülüyor.

Seçim Barajı

Barajın yüzde 5 gibi makul bir seviyeye çekilmesini bütün partiler destekleyecektir. Bu “emanet oy” tartışmalarını sonlandırarak partilerin gerçek güçleriyle temsil edilmesini sağlayacak. Yeni TBMM’nin ilk işlerinden birinin barajı düşürmek olacağını bekleyebiliriz.

Başkanlık Sistemi Tartışması

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sürecine aktif olarak dahil olması 7 Haziran seçimlerini filli bir başkanlık referandumu boyutu kazanmasına da neden oldu. Bu referandumdan kabaca yüzde 60’a yüzde 40 gibi bir sonuç çıkmıştır. Bu sonuç, başkanlık sistemi tartışmasını -en azından bir süreliğine- fiilen gündemden düşürmüştür.

Öte yandan sayın Erdoğan seçimle gelmiş bir Cumhurbaşkanı’dır ve arkasında belirli bir partinin oylarını aşan halk desteği var.

Seçmenin her iki seçimde gösterdiği iradeye saygı duymak gerekir. Bu iki seçimden çıkan sonuçları üst üste koyduğumuzda şöyle bir eğilimin çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır: Sayın Erdoğan güçlü bir Cumhurbaşkanı olacaktır ama partiler üstü bir konumda kalması tercih edilmektedir.

Bu konuda bir centilmenlik anlaşmasının sağlanması siyasetin önünü açacaktır. Bu aynı zamanda ‘Saray tartışmalarını da gereksizleştirmiştir.

Çözüm Süreci

Mevcut parlamento tablosu içinde çözüm sürecini net olarak destekleyen partilerin oy oranı yüzde 54 civarında. CHP çeşitli eleştirilere sahip olmakla birlikte sürecin karşısında olmadığını çeşitli vesilelerle ifade etti. Çözüm sürecine en yoğun eleştirileri yönelten MHP seçmen tabanında dahi sürecin devam ettirilmesinin ülkemize hayırlı olacağını düşünen kesimler var.

Dolayısıyla yeni TBMM çözüm sürecini devam ettirme iradesine sahip olacaktır. Aslına bakılırsa ortaya çıkan bileşim, iyi değerlendirilebilirse sürecin ilerletilmesi açısından bir takım avantajlar da sunmaktadır.

Özetle seçmenin beklentisi çözüm sürecinin koalisyon pazarlıklarının dışında tutularak güçlü bir şekilde sahiplenilmesi ve ilerletilmesi yönündedir.

Paralel yapılanmalar sorunu

7 Haziran seçimlerinin dünya tarafından da net olarak görülen bir sonucu Türkiye’nin işleyen bir demokrasiye sahip olduğunun bir kez daha altının çizilmesi oldu.

Kimi eksikliklerine rağmen Türkiye, esas itibariyle Batı standartlarında, seçimlere katılım oranları göz önüne alınırsa daha dinamik özellikleri olduğu da rahatlıkla söylenebilecek bir demokrasidir.

Bu yönüyle Türkiye, İslam dünyası açısından da bir örnek teşkil etmektedir.

Vesayet arayışları ve vesayetçi yapılar her demokrasi gibi Türkiye demokrasisi için de tehdittir. Demokrasi kendi bekası ve gelişimi için bunları bütünüyle tasfiye etmek zorundadır.

Türkiye’nin belirli bir tarihsel birikime ve dinamizme sahip demokrasisi vesayetçi yapılanmaların tasfiyesi yönünde önemli adımlar atmıştır. Bu halkın onayını aldığı gibi görüldüğü üzere demokrasinin gelişmesi sonucunu da doğurmuştur.

Türkiye’nin önünde bulunan koalisyonlar döneminin vesayetçi odakların bütünüyle tasfiyesi mücadelesinde zaafa yol açmaması beklenir. Oluşabilecek bir zaaf demokratik sistemin bizzat kendisine zarar verir. Esasen halk da böylesi bir olumsuzluğa kayıtsız kalmayacaktır.

TBMM’deki 4 partinin de demokratik zemini koruma ve geliştirme ortak hassasiyetine sahip olması arzu edilir. Tıpkı çözüm süreci gibi bu da ülkenin geleceğini ilgilendiren partiler üstü bir konudur.

Sonuç olarak

7 Haziran seçimleriyle başlayan yeni dönemin gündeminde, en basitinden yeni bir anayasa gibi çok önemli başlıklar var.

Bu dönem, çeşitli zorluklar ve tıkanıklıklar yaşanma olasılığının yanısıra yapıcı yaklaşımlar sergilenebilirse Türkiye halklarının ve demokrasisinin önünde pırıl pırıl bir geleceğin kapılarının açıldığı bir dönem de olabilir.

Biz ikincisine inanıyoruz. Umutvar olmamak için nedenimiz yok. Birbirimizi dinleyelim ve sakince konuşmaya devam edelim

Yorum bırakın